Site Rengi

akp chp mhp iyi hdp deva gelecek saadet memleket btp tdp hkp tkp tip dp zp bbp dbp sp yp vp vatan yenilik mp
DOLAR
19,9662
EURO
21,3770
ALTIN
1.249,93
BIST
4.580,67
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
19°C
İstanbul
19°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
23°C
Çarşamba Az Bulutlu
24°C

Soytarılık senin için rütbe sayılır

Boğaziçi ’nde kayyum rektör protestoları devam ederken dünyanın en iyi üniversitelerinden Vrije Universiteit Brussel ’de rektör; akademisyenler, araştırmacılar, personel, üniversite hastanesi çalışanları ve tüm öğrencilerin oylarıyla seçildi…

Soytarılık senin için rütbe sayılır
12.02.2021 09:09
A+
A-

Boğaziçi ’nde kayyum rektör protestoları devam ederken dünyanın en iyi üniversitelerinden Vrije Universiteit Brussel ’de rektör; akademisyenler, araştırmacılar, personel, üniversite hastanesi çalışanları ve tüm öğrencilerin oylarıyla seçildi.

Soytarılık senin için rütbe sayılır

Dr. Mine Yıldız – Vrije Universiteit Brussel (VUB)

‘Soytarı balonları iğneler. Dalkavuk balonları şişirir. Ne iğnesi vardır dalkavuğun, ne yergisi, ne de eleştirisi… Ne olursa olsun, ister bir yüksek bir makamda otursun, ister bir adalet kurumunda bulunsun, ister bilim adamı kılığına bürünsün, ister kalem erbabından sayılsın dalkavuğun soytarıdan besbeter olduğunu tarihler yazarlar. Çünkü soytarının zaman zaman efendisini uyardığı görülmüştür de dalkavuğun şişirdiği balonlara tutunarak yükselmek kimseye nasip olmamıştır. Hey gidi yalaka… Sana soytarı bile denemez, çünkü soytarılık senin için rütbe sayılır. Sen, dalkavukluk için belini kırıp ikiye katlanırken, senin görüntüne bile sabretmek ne büyük bir acı. ’ (Georges Daniel, “Le courtisan et le bouffon- Yalaka ve Soytarı)

Benim de üyesi olduğum üniversitemiz Vrije Universiteit Brussel (VUB) ’nin kurucusu Pierre-Théodore Verhaegen bir avukat ve politikacı olarak kilisenin etkisinden egemen laik bir eğitim kurumu hayalini gerçeğe dönüştürür. VUB nispeten genç bir üniversite olmakla birlikte -1969- kökenleri ULB ile birlikte 1834 yılına kadar dayanır. bu nedenle üniversitenin adı ‘Vrije Universiteit Brussel yani Brüksel Özgür Üniversitesi ’dir. VUB, QS World University ranking 2021 yılı verilerine göre, dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında, 200. sırada. Mayıs 2020 ’de yapılan rektörlük seçimlerinde akademisyenler, araştırmacılar, idari ve teknik personel, üniversite hastanesi çalışanları ve tüm öğrenciler oylarını kullandılar.

Demokratik üniversite anlayışı ve işleyişi bunu gerektirir: üniversitenin bütün unsurlarının eşit oy hakkının olduğu seçimlerle gelen yöneticileri. Türkiye ’de ise bu hiçbir vakit gerçekleşmedi. Daha önceleri üniversite rektörleri profesör, doçent ve muavin doçent düzeyindeki akademisyenlerin oylarıyla seçiliyordu. Araştırma görevlisi, öğretim görevlileri, okutman, çalışan ve öğrencilerin oy hakkı hiçbir süre olmadı. Araştırma görevlisi olarak çalıştığım dönemlerde (Öğretim Elemanları Sendikası üyesiydim), sendika ve üniversite yöneticilerinin yer aldığı bir toplantıda söz alıp bizlerin, diğer tüm üniversite emekçilerinin ve öğrencilerin de rektörlük seçimlerinde oy kullanım hakkı olması gerektiğinden, üniversitelerde daha demokratik bir yönetim yapılanmasının gereğinden söz ettiğimizde, üniversite yönetiminden bir akademisyen (efendi-esir ilişkisini anımsatırcasına); “daha aşağı tarafı asistansınız, oturun oturduğunuz yerde, ne hakkı!” demişti. Sadece öğretim üyelerinin oylarının dikkate alındığı, öteki tüm personelin ve öğrencilerin katılım hakkı olması gerektiğine inandığımız, daha demokratik bir üniversite özlemimizin yerini, bir öncekine bile aratır türden fazla daha korkunç, anti-demokratik bir başvuru formu almış durumda: Üniversitelerde Cumhurbaşkanı tarafından atanan kayyum rektörler dönemi.

Soytarilik-senin-icin-rutbe-sayilir-840616-1.ÜNİVERSİTELER SİYASİ ARPALIK DEĞİL!

Demokrasiyi içselleştirmiş ülkelerde daha fazla bir zorla yaptırılan iş olarak görülen rektörlük, Türkiye ’de yaklaşık olarak bir padişahlığa, sultanlığa dönüşmüş durumdadır. Cumhurbaşkanı ’nca atanan kayyum rektörler yoluyla da bir nesil “siyasi arpalığa.”

Zavallı ülkemin durumu: Kayyum rektörler aracılığıyla bilim yuvalarını siyasi iktidarın hizmetine sunmak, üniversite sayısını 200 ’lerin üzerine çıkarmakla övünmek ve üniversiteleri “bacasız fabrika”ya özümlemek! Kaliteden ve bilimsel bilgi üretiminden uzaktan, siyasi hısımlar ve akrabaların doldurulduğu kadrolarla şişirilen “üniversiteler” yaratmak!

Oysaki kayyum rektör atamalarıyla üniversitelerin “yönetimle ilgili özerkliğini ve akademik özgürlüğünü” baltalamak yerine, Türk üniversitelerinin dünya sıralamasında neden çok gerilerde kaldığı üzerine dikkate almak gerekirdi.

Üniversitelerin varlık nedeni bilimle uğraşmaktır. Bilimsu baskını düşünme yeteneğine sahip bireyler (bilim insanları) yetiştirmektir, analitik düşünme ve çözümlemeye karşın eğitim vermektir. Temelinde kuşkuculuğun yattığı bilim/bilimsel üretim ancak “özgür ve demokrasi” ortamında yeşerir ve gelişir. Bilimsel imal için tenkit, haz, katılım ve çoğulculuk esastır ve bu serbest bir ağız dalaşı ortamını gerektirir. Üniversite içi demokrasi bu nedenle elzemdir. bu nedenle bilimsel özerklik şüphesiz fakat yönetsel özerklikle birlikte varolmalıdır. Üniversitelerin merkeziyetçi bir yaklaşım (YÖK) ve/ya da “tek adam” keyfiliğiyle atanan kayyumlarca yönetilmesi, üniversiteleri “kışla”ya dönüştürmekte ve bilimin “mezarı” yapmaktadır.

Bu zihniyet, üniversitelerde bilimsel imal yapılamamasının önündeki en büyük engellerdendir. Böylesi bir siyasal iklimde, akademik ahlak ve serbest, bilimsel imal, eleştirel düşünceden laf edilemez. Bilimsel özerkliği, us ve ifade özgürlüğü olmayan bir kuruma da üniversite denilemez.

AKADEMİNİN İÇLER ACISI HALİ

NETICEDE, Türkiye ’de yasa ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle, KHK ’lerle, üniversite özerkliğinin kırıntısı deha kalmadı. Akademik ahlak ve değerlerin yok edilmesiyle bilimsel çalışmalar niteliksizleşti.

Dünya sıralamasında ilk 500 üniversite arasına giren Türk üniversitelerinin sayısı düşüyor. İlk 500 ’e giren üniversitelerimizin sayısı her geçen sene azalmakta, sıralamadaki yerleri ise giderek geriliyor. Çözümlemeli ve sorgulayıcı bir eğitim uygulanmadığı, üniversitelere özerklik verilmediği sürece kaliteyi ve dünya sıralamadaki yerimizi yükseltme şansımız ne eyvah ama olamayacak. Akademisyenler KHK ’lerle, düzmece davalarla üniversitelerden uzaklaştırıldı ve akademik hür değil edildi. Anti-laik kadrolaşma tam gaz devam ediyor. 12 Eylül faşist darbesinin ürünü olan YÖK ’ün kaldırılıp yerine demokratik, çoğunlukçu ve iştirakçi bir kavrayış gelmesi gerekirken, kayyum rektör atamaları “bilim düşmanlığının ve demokrasi karşıtlığı”nın ilanıdır. Liyakat ilkesi dikkate alınmayarak, adam kayırmacılık ve patronaj üniversitelere girdi. Sistem sayesinde anti-demokratik ve baskıcı. Bundan sonradan çok daha sık göreceğiz: Adrese teslim kadro ilanlarını, düzmece dergilerde yayımlanan (akademik ve bilimsel içerikten yoksun) makalelerin sayısındaki artışı. Öyle ya ne ayrım eder. Bize bilim insanı gerekli yok, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım diyen insan gerekli! Değeri bilinmeyen akademisyenler de yurtdışına kaçmaya devam etsin. Demokrasi, özgür ve laik eğitim bilimsel ilerlemenin, gelişmenin olmazsa olmazıdır.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin/akademisyenlerinin dayanışması ve mücadelesi akademik bağımsızlık ve yönetimle ilgili özerklik mücadelesidir: hür düşüncenin, bilimin/liyakatın ve nitelikli insan gücünün yaşadığı evrensel nitelikte bir eğitim kurumu olarak kalma mücadelesidir. Dogmalara, baskılara, vasatlığa, intihale ve yasaklara bir başkaldırıdır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.