Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi lideri Ali Babacan, “zemin ve şartlar daha uygun olduğunda” Tüzük’nın ilk dört maddesi üstünde de konuşulabileceğini belirtti.
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi lideri Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni Tüzük açıklamalarının ardındaki gündeme gelebilecek değişiklikleri yorumladı.
DW Türkçe’den Nevşin Mengü’ye davetli olan Babacan, kendilerinin de bir anayasa değişikliği önerisi olduğunu hatırlattı ve bunun yeni bir tüzük yapma çalışması olmadığının altını çizdi.
Şu lahza Türkiye’de “önemli çatlaklar” olduğunu bildiren Babacan, şu lahza ‘uygun iklimin’ olmadığını, ileride “zemin ve şartlar daha yerinde olduğunda” Tüzük’nın birincil dört maddesi üzerinde de konuşulabileceğini söyledi.
Babacan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Televizyon kanalları, gazeteler bize açık olsa çok daha geniş toplum kesimleri bizi daha tez tanıyacak ve desteğimiz daha da artacak. Bunlar bizim için değil. Bir Takım kesimlere daha erken ulaştık, bazı kesimlere ulaşmamız zaman alacak. Bunlar bizi katiyen yıldırmayacak. Sonuna kadar çaba etmek zorundayız. DEVA Partisi başarılı olursa, Türkiye başarılı olacak.
“Yanlış zihniyet güçler ayrımına ve adalet bağımsızlığına inanmıyor”
“Türkiye ’yi hatalı bir zihniyet yönetiyor. Sistem ne olursa olsun güçler ayrımına ve yargı bağımsızlığına inanmıyor. Siz böyle bir zihniyetle başkanlık sistemini konuşsanız ne, parlamenter sistemi konuşsanız ne?
“Yeni anayasayı realist görmüyoruz. Önemli olan acil bir şekilde sistem değişikliğidir. Yani anayasanın yasama, yürütme ve yargıyla ilgili bir takım maddelerinin parlamenter sistemin getirilmesi için değiştirilmesidir. Meclis İç Tüzüğü ’nün, Siyasi Partiler Kanunu ’nun ve seçimle ilgili yasalarının değiştirilmesidir.
“Bizim asla rövanşist bir tutumumuz olmaz çünkü bir yanlış bir diğer yanlışla düzeltilmez. Biz çivi çiviyi söker demiyoruz. Devlet, her türlü hukuksuzluğa aleyhinde daima hukuk ve kurallar içerisinde hareket etmelidir.
“İktidar başarısız olunca milli ve dini duygularını istismar etti”
“Ben ilk Avrupa Birliği Başmüzakerecisiydim. O dönemde Avrupa Birliği konusunda samimi bir gayret gösterdik. Anayasanın üçte birini başlıca muhalefet partisiyle birlikte değiştirdik, Kopenhag siyasi kriterlerini karşılayacak aşamaya geldik. Ama iktidar partisi başarı üretemeyince, milli ve manevi unsurları ön plana çıkarmaya başladı. O noktadan sonra din retoriği arttı. İktidar başarısızlığını insanlarımızın milli ve dini duygularını istismar ederek kapatmaya çalışıyor.
“Geçtiğimiz iki haftada beş Avrupalı büyükelçi randevu isteyip, ziyaretimize geldi. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi geldi. Rusya Büyükelçisi de misafirimizdi. Bizi tanımaya, anlamaya ve Türkiye ’nin yarınlarıyla ilgili planlarımızı öğrenmeye çalışıyorlar. Ekonomi analizimizi, iç siyasi gündemi soruyorlar. Bulundukları ülkenin kayda değer siyasi aktörlerini anlayışlı olmak ve başkentlerine raporlamak onların doğal görevidir.”
Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde-2 Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine yan, başlangıçta belirli temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda açıklanmış, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.
Madde 4- Anayasanın 1. maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ve 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi önerge edilemez.